NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
185 - (617) وحدثني
عمرو بن سواد
وحرملة بن
يحيى (واللفظ
لحرملة)
أخبرنا ابن
وهب. أخبرني
يونس عن ابن
شهاب؛ قال:
حدثني
أبو سلمة بن
عبدالرحمن؛
أنه سمع أبا
هريرة يقول:
قال رسول الله
صلى الله عليه
وسلم: "اشتكت
النار إلى
ربها. فقالت:
يا رب! أكل
بعضي بعضا.
فأذن لها
بنفسين: نفس
في الشتاء
ونفس في الصيف.
فهو أشد ما
تجدون من
الحر. وأشد ما
تجدون من
الزمهرير".
[ش
(الزمهرير)
شدة البرد].
{185}
Bana Amr b. Sevvâd ile
Harmeletü'bnü Yahya rivayet ettiler. Lâfız Harmele'nindir. (Dediki): Bize İbni
Vehb haber verdi. (Dediki): Bana Yûnus, İbni Şihâb'dan naklen haber verdi.
Demişki: Bana Ebu Selemete'bnü Abdirrahmân rivayet etti, o da Ebu Hureyre'yi
şöyle derken işitmiş: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Cehennem Rabbine
şikâyet etti de: — Yâ Rab! Ben kendi kendimi yedim; dedi. (Allah Teâlâ da), ona
iki defa nefes almak için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın
(alır.) işte en ziyâde ma'rûz kaldığınız sıcakla, hissettiğiniz en şiddetli
soğuk bundandır.» buyurdular.
186 - (617) وحدثني
إسحاق بن موسى
الأنصاري.
حدثنا معن. حدثنا
مالك عن
عبدالله بن
يزيد مولى
الأسود بن سفيان،
عن أبي سلمة
بن عبدالرحمن
ومحمد بن عبدالرحمن
بن ثوبان، عن
أبي هريرة؛ أن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قال:
"إذا
كان الحر
فأبردوا عن
الصلاة. فإن
شدة الحر من
فيح جهنم".
وذكر؛ "أن
النار اشتكت
إلى ربها.
فأذن لها في
كل عام
بنفسين: نفس
في الشتاء ونفس
في الصيف".
{186}
Bana İshâk b. Mûsâ
El-Ensârî rivayet etti. (Dediki) : Bize Ma'n rivayet etti. (Dediki) : Bize
Mâlik, Esved b. Süfyân'ın âzâdlısı Abdullah b. Yezîd'den, o da Ebu Selemete'bnü
Abdirrahmân ile Muhammed b. Abdirrahmân b. Sevbân'dan, onlar da Ebu Hureyre'den
naklen rivayet ettiki, Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
«Sıcak olduğu vakit
namazı serinliğe bırakın. Çünkü sıcağın şiddeti, cehennemin kükremesindendir.»
buyurmuş ve şunu da zikretraişdir:
«Cehennem Rabbine
şikâyet etti de, Rabbi ona her sene iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın,
bir nefes de yazın!»
187 - (617) وحدثني
حرملة بن
يحيى. حدثنا
عبدالله بن
وهب. أخبرنا
حيوة. قال:
حدثني يزيد بن
عبدالله بن أسامة
بن الهاد عن
محمد بن
إبراهيم، عن
أبي سلمة، عن
أبي هريرة، عن
رسول الله صلى
الله عليه وسلم؛
قال:
"قالت
النار: رب! أكل
بعضي بعضا.
فأذن لي
أتنفس. فأذن
لها بنفسين:
نفس في الشتاء
ونفس في
الصيف. فما
وجدتم من برد
أو زمهرير فمن
نفس جهنم. وما وجدتم
من حر أو حرور
فمن نفس جهنم".
[ش (أو
حرور) شدة
الحر].
{187}
Bana Harmeletü'bnü Yahya
rivayet etti. (Dediki) : Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti (Dediki) : Bize
Hayve haber verdi. Dediki: Bana Yezîd b. Abdillâh b. Usâmete'bni Had, Muhammed
b. İbrahim'den, o da Ebu Seleme'den, o da Ebu Hureyre'den, o da Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet ettiki şöyle buyurmuşlaı :
«Cehennem, Dediki: Yâ
Rab! Kendi kendimi yedim. Bana izin ver de bir nefes bari alayım! Bunun üzerine
Allah ona iki nefes için izin verdi. Bir nefes kışın, bir nefes de yazın
(alır.) İşte mâruz kaldığınız soğuk, yâhud zemherir cehennemin nefesîndendir.
Mâruz kaldığınız sıcak yahut harûr da cehennemin nefesîndendir.»
İzah:
Bu hadîsi Buhari
«Mevâkitü's-Salât» bahsinde; Nesâî «Kitâbü's-Salât» da tahrîc etmişlerdir.
Cehennemin Rabbine
şikayeti ve Cehennemin nefesi meselesinde;
Kaadî İyâz hakikat
olduğuna kaaildir. Kurtubî dahî: «Bu sözü hakîkata hamletmek imkânsız değildir.
Çünkü muhbir-i sâdık olan Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haddi zâtında
caiz bir şeyi haber vermesi te'vîle muhtaç değildir. Binaenaleyh bu sözü
hakîkata hamletmek evlâdır.» demişdir.
Nevevîde buna benzer
sözler söyledikden sonra: «Doğru olan hareket bu sözü hakîkata hamletmekdir.»
diyor.
Bu husûsda Aynî de
şunları söylemişdir: «Allah'ın kudreti büyükdür. Zîrâ Süleyman (Aleyhisselâm)
'in, hüdhüd'üne ilim ve idrâk halk eden Allah,, cehenneme de konuşma âleti halk
edebilir. Nitekim hüdhüd'e ilim halk ettiğini kitâb-ı kerîminde haber vermiş.
Cehennemin de «Daha varmı» diyeceğini hikâye etmişdir.»
Dâvûdî: «Bu hadîs
cehennemin düşünüp, anladığına delildir. Filhakika cennetle cehennemden daha
çok işiten hiç bir şey olmadığına dâir hadîs vârid olduğu gibi, cehennemin
Nebiimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile konuşacağına keza mü'minle
de konuşarak «Geç ey mü'min! Gerçekten nurun alevimi söndürdü.» diyeceği
rivayet olunmuşdur. Bu bâbda daha başka sözler de söylenmişdir.
İkinci veche göre
cehennemin şikâyeti lisân-ı hâl iledir. Kaadî Beyzâvî bu şikâyeti mecaza
hamletmiş: «Cehennemin şekvası, galeyanından mecaz olduğu gibi kendi kendini
yemesi de cüz'lerinin sıkışıp birbiri üzerine yığılmasından; nefes alması dahî
görünen kısmın dışarı çıkmasından mecâzdır demişdir.
«Cehennemde sıcakla,
soğuğ'un bir arada bulunması imkânsızdır. Çünkü soğukla sıcak biribirine
zıddır; denilemez. Çünkü bâzı hadîslerde vârid olduğuna göre cehennemin bâzı
taraflarında ateş, bâzı taraflarında da zemherîr vardır. Zemherîr, şiddetli
soğuk demekdir. Sıcakla soğuğun bir yerde bulunması imkânsız değildir, zîrâ
Teâlâ Hazretleri iki zıddı bir araya getirmeye muktedirdir. Bir de cehennem,
âhiret umûrundandır. Âhiret umurunu, dünyâdakilere kıyâs etmek doğru değildir.
Mamafih Arabistan'ın sıcağı; kutupların soğuğu düşünülürse soğukla sıcağın
dünyada da bir yerde bulunduğu anlaşılır.
Harûr: Gece ve gündüz
devam eden şiddetli sıcakdır. Yalnız gündüz devam edip geceleyin kesilen sıcağa
semûm derler. «Harr» sâdece sıcak demekdir. Hadîs-i şerif de: «Ma'rûz
kaldığınız harr yahut harûr da cehennemin nefesindendir» denilmişdir. Burada yâ
Ravi şekk etmişdir. Yahut Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu şekilde
söylemişdir. Bu takdirde «Ev» kelimesi şekk değil, taksim ifâde etmiş olur.
Sahîh haberlerden
anlaşıldığına göre, dünyâ ateşi de cehennem ateşinden yaratılmışdır. Yalnız
İbni Abbâs (Radiyallahû anh) Hazretlerinin beyânına göre üzerine yetmiş defa su
serpilmişdir. Zîrâ böyle yapılmasa mahlûkâtın ondan istifâde etmesine imkân
kalmazdı. Allah Teâlâ'nın ateşi yaratması dünyâ umuru onunla tamam olduğu
içindir. Ateş, bize âhireti de hatırlatır. Bizi Allah'ın azabından korkutur.